24-30 Nisan Aşı Haftası
26 Nisan 2021


Tarihçe
Aşı kullanımına dair ilk uygulamalar, Çinlilerin milattan önce kullanmaya başladığı “Variolasyon” tekniğine aittir. Variola, Çiçek hastalığına neden olan virüsün adıdır. Hastaların yaralarından alınan kabuklar güneşte kurutulup toz haline getirildikten sonra sağlıklı kişinin burnuna ince bir çubukla verilir veya derisi çizilerek üzerine sürülürdü. Bu şekilde kişide bağışıklık oluşması beklenirdi. Zamanla geliştirilen bu yöntem, Çin’den Orta Asya ve Kafkaslar’a yayılarak Türkler’e geçti. Osmanlı'da da kullanılan Variolasyon yöntemine, 1721 yılında İstanbul’da bulunan İngiltere Büyükelçisi’nin eşi Lady Mary Montagu tanık olur ve bu yöntemi Papa'ya bir mektup yazarak anlatır, çocuklarına yaptırmak için izin ister. Bu mektup aşıya ilişkin ulaşılmış en eski yazılı belgedir. Variolasyon, İngiliz doktor Edward Jenner'in 1796 yılında modern Çiçek aşısını geliştirmesine kadar bilinen tek aşılama yöntemi idi. Çiçek aşısının bulunmasından yaklaşık yüz yıl sonra Fransız mikrobiyolog Louis Pasteur yaptığı araştırmalara göre deneysel olarak zayıflatılmış patojenlerin (hastalık yapıcı mikroorganizmalar) enfeksiyon hastalıklarına karşı bağışıklık sağlayacağını söylemiş ve 1885’te Kuduz aşısını geliştirmiştir. Sonraki yıllar içinde diğer aşıların da bulunmasıyla günümüzde 30’dan fazla enfeksiyon hastalığı bu sayede önlenmekte ya da kontrol altında tutulmaktadır.

Aşıların Önemi
Salgın hastalıklar tarihin her döneminde insanoğlunun karşılaştığı en önemli problemlerden biri olmuştur. Özellikle salgına yol açan patojenler konusunda az bilgiye sahip olunan dönemlerde bu hastalıklar çok sayıda kişinin yaşamına mâl olmuş ve toplumların siyasi, askeri, ekonomik ve sosyal yaşantısında derin tahribatlara yol açmıştır. Modern tıbbın mucizelerinden biri olan aşı sayesinde bir zamanlar ölümcül olan veya ciddi hasarlar bırakan pek çok hastalık bugün kontrol altına alınmıştır. Aşı, hastalıklara karşı bağışıklık oluşturma amacı ile sağlıklı insan veya hayvan vücuduna verilen, hastalık etkeninin parçaları, salgıları veya bu mikrobun zayıflatılmış ya da ölü halini içeren çözeltilerdir. Enfeksiyonlar ile bağışıklık sistemimiz sayesinde savaşırız. Aşılar, bağışıklık sisteminin hastalık etkeni vücuda girmeden etkeni tanımasını ve onu yenmek için gereken antikorların önceden üretilmesini sağlar, böylece bulaş olması halinde etken hızla ortadan kaldırılarak hastalığın ortaya çıkması veya ağır geçirilmesi önlenmiş olur. Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre, dünya üzerinde insan sağlığına en çok katkısı olan iki uygulamadan biri içme ve kullanma suyunun dezenfeksiyonu, diğeri ise aşılamalardır.

Covid-19 Pandemisi ve Aşı
Pandemi, kıtalar arası yayılma özelliği olan salgınlara denir. 2019 yılı Aralık ayında Çin’den başlayarak tüm dünyaya yayılan Covid-19 pandemisi hâlâ devam etmekte. Pandemiyi sonlandırmanın tek yolu tüm toplumları bağışık hale getirmektir. Hastalanarak doğal bağışıklık kazanmak mümkündür ancak kişinin hastalığı ağır geçirmeyeceğinin ve hayatta kalacağının hiçbir garantisi yoktur. Kendisi hafif geçirse bile taşıyıcı olarak başkalarına bulaştırabilir ve onların zarar görmesine neden olabilir. Aşılar, hastalığı geçirmeden bağışıklık kazanmamızı sağlamaları açısından çok değerlidir. İmmün yetmezliği olanlar, kanser hastaları veya yetersiz erişim gibi çeşitli sebeplerle aşılanamayan kişilerin de korunabilmesi için sağlıklı tüm bireylerin aşı olması şarttır. Aşılar kişiyi bulaştan %100 korumazlar fakat hastalığın görülme sıklığını, ağır hastalık tablosunu ve ölüm riskini azaltırlar. Yıllar önce Variola virüsünün yol açtığı Çiçek hastalığının ancak yoğun mücadeleler, önlemler ve aşılama kampanyaları sonucunda yok olduğunu biliyoruz. Bugün Koronavirüs’e karşı dünya çapında alınmaya çalışılan önlemlerin benzerleri o günlerde de alındı ve 1980ler’e gelindiğinde Dünya Sağlık Örgütü Çiçek hastalığının tüm dünyadan eradike edildiğini yani silindiğini ilan etti. Bu nedenle ebeveynlerimizin kollarında Çiçek aşısı izleri varken bizlerde ve bizden sonraki kuşaklarda bu aşı izi bulunmamakta. Benzer şekilde Polio (çocuk felci) hastalığı da başarılı aşılama programları sayesinde 1998’den beri ülkemizde görülmemektedir. Aşıların yetersiz ve zamanın kısıtlı olduğu pandemi ortamında, elde edilebilen aşıların akılcı kullanımı için plânlama yapmak ve tüm toplumu öncelik gruplarına göre sırayla aşılamak gerekir. Şu an yürütülen Covid-19 aşı çalışmaları da bu doğrultuda devam etmektedir. Aşılama, koruyucu bir sağlık hizmetidir. Bizlere düşen görev ise maske, mesafe ve hijyen kurallarını elden bırakmadan sıramız gelir gelmez aşımızı olmaktır. Unutmayalım, en iyi tedavi, hiç hasta olmamaktır.
Sağlıklı günler!
Uzm. Dr. Nurcihan İDİKUT Aile Hekimliği Uzmanı